VR-DER: Şiddet Sarmalına ve Militarist Dayatmaya Karşı Direnelim
Bu süreçte biz vicdani retçilere düşen, bir yandan eline silah almayı ve zorunlu askerliği reddetmek, bir yandan da sıkıştırılmak istendiğimiz bu şiddet sarmalına ve militarist dayatmaya karşı direnmektir.
Askeri darbeler, yaşandığı her coğrafyada, insan hakları ihlallerini de beraberinde getirmiştir. Ordunun silah zoru kullanarak yönetime el koyduğu her yerde, şiddet daha da kurumsallaşmış ve darbeye tanık olan toplumlar bir şiddet sarmalı içerisine sıkıştırılmıştır. 15 Temmuz akşamından bu yana, yaşadığımız topraklarda tanık olduğumuz süreç de, bu şiddet sarmalının bir benzerini deneyimlememize sebep oluyor. Bir yandan “Yurtta Sulh Konseyi” ile birlikte askeri darbe senaryoları uygulamaya konulurken, bir yandan da buna karşı AKP iktidarının giriştiği sözde “demokratik hamleler” gündemde.
Bu denklem, AKP’nin gücü tek elde toplayarak iktidarı daha da merkezileştirmesine, totaliter yöntemleri arttırarak uygulamasına olanak sağlayacaktır. Bu sürecin devamında kolluk güçleri, bizatihi iktidar tarafından doğrudan kontrol altına alınabilecek; “demokratikleşme” adı altında faşizm ve militarizm daha da kurumsallaştırılacaktır.
Dün akşam, Erdoğan iktidarına karşı girişilen darbe sırasında sokağa çıkan insanların üzerine kurşun yağdırılmış ve sayısız kişi öldürülmüştür. Öte yandan iktidar “darbenin halk tarafından püskürtüldüğünü” söylüyor olsa da, sokağa çıkanların söylemlerine bakılınca, dün akşamdan bu yana iktidar tarafından sokağa yapılan çağrılar ve bu çağrılara uyarak sokaklara çıkanlar, bir demokratikleşme hamlesinden öte, faşist bir mobilizasyonun en somut halidir. Dün Erdoğan’ın sıklıkla söylediği “Ben Başkomutanım” cümlesi, militarizmin ve militarist kültürün daha da perçinlenmesine zemin olmuştur.
Zorunlu askerlik yasası gereğince emir altında olan askerler, Kürdistan’da katliam yapar ve şehirleri yıkarken “kahraman”, orada öldüklerinde “şehit” ilan edilirken; aynı emir-komuta zinciri altında darbe hareketinin içerisinde yer aldıktan sonra yakalanan veya teslim olan zorunlu askerler, sokaklarda lince ve işkenceye maruz kaldılar. Medyada, kafası kesilen asker fotoğrafları yer alıyor. Ölmeyi ve öldürmeyi reddeden vicdani retçiler, “emre itaatsizlik” suçlamalarıyla yargılanırken, üstlerinin emirlerine itaat eden askerler şimdi vatana ihanet suçlamasıyla karşı karşıyalar.
İçinden geçmekte olduğumuz bu süreçte, elbette ki askere gitmemek, eline silah almamak önemlidir; ancak ne yazık ki yeterli değildir. Dün gece Atatürk Havalimanı’nda “Vur de vuralım, öl de ölelim!” diyenler, sözde “demokratik” bir amaçla sokağa çıkıp linç kültürünü örgütleyenler, “Kan dökenleri tebrik ediyorum” diyen politikacılar; militer ve para-militer bir şiddet sarmalının açıkça uygulamaya konulduğunu göstermektedir.
Bu süreçte biz vicdani retçilere düşen, bir yandan eline silah almayı ve zorunlu askerliği reddetmek, bir yandan da sıkıştırılmak istendiğimiz bu şiddet sarmalına ve militarist dayatmaya karşı direnmektir.
Vicdani Ret Derneği
16.07.2016
http://vicdaniret.org/vr-der-siddet-sarmalina-ve-militarist-dayatmaya-karsi-direnelim-2/
Stay up to date with our international antimilitarist activism.
Yeni yorum ekle